Hikaye 1: Sabır ve Tevekkül
Rabbimiz’in sınavı kimi zaman sabırla gelir. İbrahim adında bir köylü, yıllar boyunca toprağını eker biçerdi.
Ancak bir yıl, Allah’ın takdiriyle köyüne büyük bir kuraklık geldi. Aylarca bir damla yağmur düşmedi.
İbrahim, dualar ederek sabırla yağmurun gelmesini bekledi. Köylüler umutsuzluğa kapıldı, birçoğu
topraklarını terk etti. Fakat İbrahim, her şeye rağmen tarlasını sürmeye devam etti. Bir gün birisi ona, "Bu
boşuna çaba, neden hala uğraşıyorsun?" dedi. İbrahim ise tevekkül içinde şöyle cevap verdi: "Rabbim rızkımı
verecektir, ona güveniyorum." Bir gece aniden yağmur başladı, İbrahim’in tarlası suya doydu. Hasat zamanı
geldiğinde, İbrahim’in tarlası köyün en bereketli mahsulünü verdi. Sabır ve tevekkülün Allah katında büyük
bir mükâfatı vardır, işte İbrahim de bu mükâfatı aldı.
Hikaye 2: Yardımseverlik ve Karşılık Beklememek
Rasulullah (sav) buyurmuştur: "İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır." Bu hadisi şiar edinen
Ahmet adında bir adam, karşılık beklemeden yardımlaşmayı bir yaşam biçimi haline getirmişti. Bir gün, yol
kenarında yoksul bir adam gördü. Yoksul adam zor durumdaydı, yolda kalmıştı ve evine gitmesi gerekiyordu.
Ahmet, ona hiç tereddüt etmeden yardım etti, yol masraflarını karşıladı. O gün Ahmet hiçbir karşılık
beklemiyordu, gönlü hoştu çünkü Allah rızası için bir iyilik yapmıştı. Birkaç ay sonra, Ahmet’in başına bir
musibet geldi; iş yerinde iflas etti ve yardıma muhtaç hale düştü. Beklenmedik bir şekilde, bir tanıdığı ona
büyük bir iş fırsatı sundu ve hayatını yeniden toparlamasına vesile oldu. Ahmet o an anladı ki Allah, kuluna
karşılık beklemeksizin yaptığı iyiliklerin karşılığını her zaman fazlasıyla verir. Yardımseverlik karşılık
beklemeden yapılır ve Allah bu iyiliklerin mükâfatını dünya ve ahirette kat kat verir.
Hikaye 3: Şükretmek ve Bereket
Rabbimiz’in verdiği nimetlere şükür, bereketin anahtarıdır. Leyla adında bir kadın, fakir ama gönlü zengin
bir insandı. Küçük bir evde yaşıyordu, her gün az bir yiyeceği vardı fakat asla şikayet etmez, her
lokmasında Allah’a şükrederdi. "Rabbim, verdiğin nimetlere hamdolsun" diye dualar ederdi. Bir gün kapısını
tanımadığı bir kadın çaldı. O kadın çok açtı, yiyecek bir şeyi yoktu. Leyla, evinde sadece bir dilim ekmeği
olmasına rağmen onu da misafiriyle paylaştı. "Kimseyi aç bırakmamak, Allah katında en büyük sevaplardan
biridir" diye düşündü. O gece bir komşusu ona fazlaca yiyecek getirdi ve sabahında bahçesindeki meyve
ağaçları hiç olmadığı kadar ürün verdi. Leyla, şükrün bereketini yaşayarak gördü. Allah, şükreden kullarına
rızkını bol bol verir, bu hikaye de bunun güzel bir örneğidir.
Hikaye 4: İman ve Kararlılık
İman, bir kulun kalbinde sabit bir dağ gibi olmalıdır. Hamza adında bir genç, yıllar boyunca büyük zorluklar
yaşadı. Ailesi vefat etti, işini kaybetti, ama o her sabah namazında Allah’a dua eder ve imanı sağlam
tutardı. Bir gün büyük bir hastalığa yakalandı ve doktorlar artık yapacak bir şey olmadığını söylediler.
Hamza, Allah’a olan inancını hiç kaybetmedi, kararlılıkla "Rabbim ne eylerse güzel eyler" diyerek dua etmeye
devam etti. Allah’ın izniyle iyileşti ve eski sağlığına kavuştu. İmanla kararlılık gösteren bir mümin, en
zor zamanlarda bile Rabbine güvenmeyi bırakmaz. Hamza da bu sınavı imanıyla geçti.
Hikaye 5: Adalet ve Hakkaniyet
İslam’ın en temel ahlaki ilkelerinden biri adalettir. Osman adında bir tüccar, ticaret hayatında her zaman
adil davranmaya çalıştı. Bir gün büyük bir iş anlaşması için görüşmeye gitti. Diğer tüccarlar, kendi
menfaatlerini gözetmek adına bazı hileler yapmaya çalıştılar. Osman buna kesinlikle karşı çıktı ve her
durumda adil olmanın Allah katında en makbul davranış olduğunu hatırlattı. Anlaşmayı kaybetme pahasına doğru
bildiğinden şaşmadı. Allah, onun bu adil duruşunu bereketle ödüllendirdi. Birkaç ay sonra, Osman’ın
dürüstlüğünü bilen büyük bir müşteri ona çok daha büyük bir ticaret fırsatı sundu. Adalet, bir müminin
ahlakında asla terk etmemesi gereken bir düsturdur ve Osman’ın hikayesi bunu bizlere gösterir.
Hikaye 6: Merhamet ve Bağışlama
Rasulullah (sav), "Affedici olunuz ki affedilesiniz" buyurmuştur. Ayşe, çok sevdiği bir arkadaşından büyük
bir haksızlık gördü. Kalbi kırıldı, günlerce düşündü. Ancak bir gün Kur’an-ı Kerim’deki şu ayeti hatırladı:
"Af yolunu tut, iyiliği emret, cahillerden yüz çevir." (Araf, 7/199). Ayşe, arkadaşını affetmeye karar
verdi. Ona gidip elini uzattı ve tüm kırgınlıklarını unuttuğunu söyledi. Arkadaşı, bu merhamet ve affediş
karşısında gözyaşlarına boğuldu ve büyük bir pişmanlıkla helallik istedi. Ayşe o gün, merhametin ve
bağışlamanın kalplerde nasıl büyük bir huzur bıraktığını öğrendi. Allah’ın affediciliğine mazhar olmak
isteyen bir mümin, affedici olmalıdır.
Hikaye 7: Tevazu ve Alçakgönüllülük
Tevazu, bir müminin kalbinde kök salması gereken bir haslettir. Halid adında genç bir adam, çevresi
tarafından çok sevilen, işinde başarılı biriydi. Ancak hiçbir zaman kibirlenmedi, her zaman mütevazi
davrandı. Bir gün büyük bir ödül kazandı ve insanlar onun bu başarısını kutladı. Fakat Halid, "Bu benim
değil, Rabbimin lütfudur. Başarı ancak O’nun izniyle gelir" diyerek alçakgönüllülüğünü gösterdi. Halid’in bu
tevazusu, ona daha çok sevgi ve saygı kazandırdı. Tevazu, bir müminin kalbindeki en değerli ziynettir ve
Allah katında makbul olan bir haslettir.
Hikaye 8: İhlas ve Samimiyet
Amellerin kabulü niyetlere bağlıdır. Ali, caminin bakımını gönüllü olarak yapıyordu. Her sabah kimseye belli
etmeden erken saatlerde camiye gider, temizliğini yapar, misafirler için düzeni sağlardı. Bir gün bir
arkadaşı ona bu hizmeti niçin yaptığını sordu. Ali, "Bunu yalnızca Allah rızası için yapıyorum, başkasının
bilmesine gerek yok" dedi. Yıllar geçti, Ali’nin ismi hiçbir yerde anılmadı ama Allah onun samimiyetini
gördü ve ona manevi huzur ve mutluluk verdi. İhlas ve samimiyetle yapılan her iş, Allah katında büyük bir
değere sahiptir ve karşılığı mutlaka gelir.
Hikaye 9: Sabır ve Zorluklara Dayanmak
Zorluklar sabırla aşılır. Hatice, genç yaşta büyük acılar yaşadı. Eşi bir kazada vefat etti, iki çocuğu ile
yalnız kaldı. Çevresindekiler ona zor zamanlar geçirdiğini gördüklerinde teselli etmeye çalıştı ama Hatice
her zaman şunu söylerdi: "Sabır, imanın yarısıdır. Allah bana bu zorlukları vermişse, sabretmeyi de nasip
eder." Günler, aylar geçtikçe Hatice hem çalıştı hem de çocuklarını büyüttü. Sabırlı ve azimli bir şekilde
hayatını devam ettirdi. Zorluklar sonunda yerini rahmete bıraktı, çocukları başarılı bireyler oldular.
Sabırla gelen zafer, Hatice’nin hayatında en büyük nimetti.
Hikaye 10: Hayırseverlik ve İyilikte Yarışmak
İslam, iyilikte yarışmayı öğütler. Zengin bir tüccar olan Osman, her fırsatta hayır yapardı. Bir gün büyük
bir yardım kampanyası düzenlendi. Osman, malının büyük bir kısmını bağışladı ama adını gizli tuttu. İyilikte
öne geçmek için yarışan diğer arkadaşları, Osman’ın bağışladığını bilmedikleri için onu örnek almadılar.
Yıllar sonra Osman’ın bir komşusu onun bu gizli iyiliklerini öğrendi ve "Neden ismini hiç anmadın?" diye
sordu. Osman, "Rabbim görsün, başkası bilmesin. İyilikte yarışalım ama bunu Allah rızası için yapalım" diye
cevap verdi. Bu hikaye, iyiliklerin yalnızca Allah için yapılması gerektiğini hatırlatır.
Hikaye 11: Güven ve Emanet
Rasulullah (sav) "Emanete ihanet eden bizden değildir" buyurmuştur. Ebu Bekir, ticaretle uğraşan güvenilir
bir adamdı. Bir gün ona büyük bir emanet verildi, onu teslim etmesi istendi. Fakat yolda zor bir duruma
düştü ve bu emaneti kaybetme tehlikesiyle karşılaştı. Yine de emaneti korumak için elinden gelen her şeyi
yaptı ve sonunda emaneti güvenle sahibine ulaştırdı. Onu tanıyan herkes, Ebu Bekir’in ne kadar güvenilir
olduğunu biliyordu. Emaneti korumak, bir müminin sorumluluğudur ve Allah’ın rızasını kazanmanın yollarından
biridir.
Hikaye 12: Dostluk ve Kardeşlik
İslam’da müminler kardeştir. Abdullah ve Hasan, çocukluklarından beri dosttular. Birlikte büyümüş, zor
günlerinde birbirlerine destek olmuşlardı. Abdullah, bir gün büyük bir sıkıntıya düştü, tüm malını kaybetti.
Hasan, kardeşlik hukukunu gözeterek Abdullah’ın tüm borçlarını ödedi ve ona yeni bir iş kurmasında yardımcı
oldu. "Müminler birbirlerinin dostudur, bir vücudun organları gibidir" diyerek Abdullah’a destek olmayı
sürdürdü. Yıllar sonra Abdullah da Hasan’a ihtiyacı olduğu bir anda yardım etti. Dostluk ve kardeşlik,
İslam’ın en güzel öğretilerindendir.
Hikaye 13: Doğruluk ve Dürüstlük
Doğruluk, bir müminin en önemli özelliklerindendir. Ömer, dürüst bir tüccardı. Bir gün müşterilerinden biri
ona yanlışlıkla fazla para verdi. Ömer, hemen müşterisinin peşinden koştu ve parayı iade etti. Müşteri
şaşkınlıkla ona baktı ve "Neden geri getirdin?" diye sordu. Ömer, "Bu para bana ait değil, doğruluk Allah
katında en büyük erdemdir" dedi. O gün Ömer’in dürüstlüğü, çevresindekiler tarafından daha da takdir edildi.
Doğru ve dürüst olmak, müminin Allah’a olan sadakatinin bir göstergesidir ve bu da en büyük kazançtır.
Hikaye 14: Kanaatkârlık ve Sadelik
Kanaat, insanın en büyük zenginliğidir. Fatma, küçük bir evde mütevazi bir yaşam sürüyordu. Sahip olduğu az
ile yetinmesini bilen, şikayet etmeyen bir insandı. Bir gün komşuları ona daha fazlasını istemesi
gerektiğini söyledi. Fakat Fatma, "Allah bana ne verdiyse ona kanaat ederim, fazlasını istemek gönlüme ağır
gelir" dedi. Yıllar geçtikçe, çevresindeki insanlar zenginliğin peşinde koşarken Fatma’nın sade ve huzurlu
hayatı devam etti. Onun için asıl zenginlik, kalbindeki kanaatkârlık ve Allah’ın verdiğine razı olmaktı. Bu
hikaye, kanaatin en büyük zenginlik olduğunu hatırlatır.
Hikaye 15: Helal Kazanç ve Temizlik
Helal kazanç, müminin duasının kabulüne vesiledir. Mehmet, bir köyde çiftçilik yaparak helalinden kazanç
sağlıyordu. Bir gün ona hile yaparak daha fazla para kazanabileceği bir fırsat sunuldu. Fakat Mehmet, "Rızkı
veren Allah’tır, ben helalinden kazanırım" diyerek bu teklifi reddetti. Zamanla işleri biraz zorlaşsa da
Allah onun sabrını ve dürüstlüğünü karşılıksız bırakmadı. Yıl sonunda mahsulü bol oldu ve helal kazancıyla
ailesini geçindirdi. Mehmet’in hikayesi, helal kazancın bereketini ve kalplerdeki huzuru gösterir.
Hikaye 16: Sabır ve Şükür Birlikteliği
Sabır ve şükür, birbirini tamamlayan iki önemli değerdir. Ayşe, yıllarca çocuk sahibi olmayı bekledi, her
gece dua etti ve Allah’tan bu hayırlı nimeti diledi. Ancak bir türlü çocuğu olmuyordu. Yine de sabırla
bekledi ve Allah’ın takdirine rıza gösterdi. Bir gün, Allah dualarına icabet etti ve Ayşe, güzel bir kız
çocuğuna sahip oldu. O an anladı ki, sabırla beklemek ve şükretmek, Allah’ın rahmetine vesile olur. Şükreden
ve sabreden bir mümin, dünya ve ahiret nimetlerine nail olur.